Toprak âlimlerin tenini çürütmez

0
74

“Yaptığın doğru mu? Allah gözünü kör etsin.” Bu sözleri duyunca Allah’ın emriyle çok şiddetli bir rüzgâr çıkıp kabrin bütün tozu Molla’mn gözüne girer. Molla Allah’ın emriyle kör olur. Meğer adı geçen Molla;

“Toprak âlimlerin tenini çürütmez” kelâmını inkâr edermiş. Yıllarca kör kalıp bir gün Orhan Gazi veziri ivaz Paşa anılan Molla’ya gücenip der;

“Ayâ ol günü görem mi ki o kör Şemseddin Muhammed’in cenaze namazım kılam” der. Derhâl ivaz Paşa’nm bu sözünü kör Molla’ya yetiştirirler. Mevlânâ da buyururlar ki;

“Cenâb-ı izzet Kahhâr, Kayyûm ve Kâdirdir ki bir anda ivaz Paşa’yı kör ede. Bu hakiri görür hale getirip onun namazını bu âciz hakir kıla” der.

İvaz Paşa

Tanrı’nın hikmeti az müddet geçmeden bir gün Yıldırım Han, ivaz Paşa’ya bir husus için öfkelenip İvaz Paşa’nm iki gözlerine mil çektirir, ivaz Paşa kör olur.. Tanrı’nın hikmeti o Kadir gecesinde Mevlânâ Şems kadre erip nergis gözleri Allah’ın izniyle aydınlanıp ivaz Paşa’nm cenazesine imam olmuştur. Âlimlerin bir keşif ve kerametidir. 833 [1430] tarihinde vefat ederek Bursa’da kendi medreseleri yanında gömülmüşlerdir. Zahir ve batın ilimlerinde yetişkin ve mükemmel idi. Allah rahmet eylesin.

Vefa denizi, şifa yurdu, saygı merkezi, ihtişam kutbu, zamanın zahidi ve dindarı (Ali oğlu) Şeyh Şemseddin Mehmed, yani Hazret-i Seyyid Emir Sultan: Hz. Hüseyin soyundandır. Buhara’da dünyaya gelmiştir. Hac emrini yerine getirmek için Mekke-i Mükerreme’ye, oradan Medine-i Münevvere’ye gelip atası Hazret-i Resûl’ü ziyaret ederken Medine şerifleri;

“Nedir bu sende Âl-i Muhammedi sikkesi” diye itiraz edip saldırırlar ve şerifler surresini vermezler. Hemen Hazret-i Emir;

“Gelin atamızın huzuruna varıp şer’ ile yüzleşelim. Hangimiz temiz soydan ise onlar hüküm buyursunlar” diye bütün Mekke şeriflerini Peygamber Efendimizin huzuruna götür. Hemen Seyyid Emir;

“Es-selâmualeyke ey Ceddim” der customized tour istanbul.

Hemen Ravza-i Mutahhara içinden;

“Ve aleykümüsselâm ey evlâdım, Muhammed bin Ali” diye Peygamber Efendimizin sesi gelip;

“Oğul! Anadolu’ya doğru elinde bir kandil ile yürüyesin.” buyururlar. Hemen o mahalde bütün Mekke şerifleri Emir hazretlerinin ayaklarına düşüp nice yüz şerifler de birlikte Emir Sultan ile Anadolu’ya doğru yola çıkarlar. Görseler ki havada asılı bir kandil birlikte konak konak gidip karanlık gecelerde üzerlerine nur gibi ışık verir. Ta ki Bursa şehrine girdiklerinde o kandil sönüp kaybolur. Emir Sultan bütün fukaralarına:

“Ey dostlar, bizim ömrümüz kandil bu şehirde sönüp makamımız bu şehir olması işaretidir” buyururlar. Hemen Bursa ileri gelenleri Emir Sultan’m ayak tozuna yüz sürüp dört kere yüz bin adam müridi oldular. Zira o kandil ışığı ile bu zâtın Bursa’ya gir-diklerini her menzilde bütün âşıkları görür. Bursa halkı da üç gün üç gece o kandili görerek ulu sultan olduğuna tanıklık ettiklerinden bütün Bursa büyükleri Hazret-i Emir’den dervişlik cihazını kabul edip fukarası oldular.

Bizzat Yıldırım Bayezid Han önlerinde yaya yürüyüp dervişi olduklarından başka Yıldırım Bayezid Han, Nilüfer Hanım adındaki kızlarını Emir Sultan’a nikâhlaymca büyük sevinç ve şenlikler oldu. Anadolu diyarında bir velvele veren aziz oldu ki cihanda zamanın seçkini oldu. Hattâ Yıldırım Han, Ulu Cami’i yaptığında ilk cuma namazı kılındıktan sonra Yıldırım Han, Emir Sultan’a:

“İyi cami olmadı mı sultanım”, der. Emir Sultan:

“Kati güzel ve süslü cami olmuş ama ortasında beş on küp (damlası bile haram) şarap gerektir ki gelip giden cemaatler mel’un şaraptan içip gideler, hemen o eksiktir” deyince Yıldırım Bayezid Han:

Emir Sultan

“Yâ Sultanım! Bu ibâdethanedir. Hiç ne mümkündür ki böyle camide şarap ola” diye cevap verir. Hemen Emir Sultan:

“Bak a Yıldırım, bu camii sen inşa edip içine şarap komayı irtikâb etmeyi makul görmedin, sen ki Cenâb-ı Bârî’nin Kudret eliyle bir damla meniden yarattığı ism-i. azam tılsımı, arş ve kürsi meleklerinden üstün ve şerefli Allah’ın evi olasın. Özellikle insanoğlu hakkında Allah ‘Mü’minin gönlü Allah’ın Arş’ıdır.’ diye. Sen o Allah’ın arşı içine Allah’dan korkmadan nasıl gece ve gündüz pis şarap korsun” deyince hemen Yıldırım Han uyanıp şaraba tövbe eder Abaza Paşa devlete baş.

Emir Sultan hikâyesi: Timur Acem ellerinden çıkıp Bursa üzere gelirken Hazret-i Emir’e derler ki:

“Sultanım, Bursa üzerine eşkıya geliyor. Fakirlerin hali neye varır” derler. Emir de:

“Tahta’|-kale sahibi işini bilir. Eskici Kocaya ve Hazret-i Hızır’a ısmarlamıştır. Onlar iş başında memurlardır. Onlar bilir” derler. İşin sonunda Yıldırım Bayezid Han bozguna uğrayıp âhirete göçtükten sonra Emir Sultan bir tezkire yazıp;

“Var şu yaprağı Timur ordusunda bir Koca Eskici vardır, ona teslim eyle. Bu menzilden hareket buyursunlar” diye bu tezkireyi bir fukarasına verir. Derviş hemen tezkireyi Eskici Koca’ya teslim edince; ,

“Aziz hazretleri öyle mi buyurdular. Nola bu mekandan kal-kalım” diye iğnesini başına sokup gayrı âletlerini torbasına koyup kalkınca azametullah Timur ordusunda bir kurulmuş çadır ve çerge kalmayıp bütün Timur ordusu o mahalden kalkıp bölük bölük giderler. Meğer o eskici kutuplar kutbu imiş. Nice bunun gibi hikâyeleri var. Bir ciltli kitap Menâkıb-ı Emir Sultandır.

Emir Sultan’ın vefat tarihi :

“Oldu intikâl-ı emir”

Sene 833 [1430],

Bursa şehrinin dışında, doğu tarafında bir yüksekçe havadar yerde büyük bir türbe içinde medfundur. Yüksek kapısının kanatları baştan başa gümüş pullar, gümüş halkalar ve gümüş musanna sürgüler ile süslenmiştir. Kapının girişi de tamamen gümüş eşiktir. Bu kapıdan aşağı altı basamak taş merdiven ile mübârek türbesine inilir. Bütün duvarlarının içi ve dışı tamamen ibret verici bukalemun nakşı kâşî çinidir. Pencerelerinin dört adedi batı tarafına, Bursa ovasına bakar tunç pencerelerdir. Dört penceresi de kıble tarafında cami avlusuna bakmaktadır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz