Sultan III. Selim döneminde yaşanan kanlı isyanlar, yalnızca Osmanlı’nın siyasi hayatında değil, Boğaziçi’nin kültürel yaşamında da derin izler bırakmıştır. Bu dönemde Boğaziçi’nin meşhur mehtap âlemleri, kısa bir süreliğine de olsa duraklamıştır. Ancak bu zarif eğlenceler hiçbir zaman unutulmamış, İstanbul halkının hafızasında yerini korumuştur.
Sultan II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmasıyla birlikte, devlet içindeki karışıklıklara rağmen Boğaziçi yeniden canlanmıştır. Savaşların gölgesinde bile halk, Boğaz sularında ay ışığı altında eğlenmeye devam etmiştir. Bu gelenek, Sultan Abdülmecid devrinde de aynı canlılıkla sürmüştür Boğaziçinde Mehtap Âlemleri.
Cevdet Paşa’nın Kaleminden Boğaziçi
Tarihçi Cevdet Paşa, Sultan Abdülhamid’e sunduğu “Mârûzât” adlı eserinde, Abdülmecid döneminin Boğaziçi manzarasını şu sözlerle anlatır:
“O zamanlar Boğaziçi, adeta cennetten bir köşe gibiydi. Özellikle mehtaplı gecelerde deniz yüzeyi kayıklarla dolup taşar, sanki bir tablo gibi görünürdü. En güzel mehtap manzaraları ise Bebek ve Büyükdere koylarında seyredilirdi. Halk, gümüş servileri andıran ay ışığını izlemek için kimi zaman Büyükdere’ye gider, kimi zaman Bebek sahillerine inerdi. Bu manzaralar şairlere ilham verir, ‘gümüş servi’ mazmunuyla birçok güzel şiir yazılırdı.”
Cevdet Paşa, eserinde kendisinden de söz eder:
“Doğruları söylemek gerekirse, ben genellikle resmi yazılarla meşguldüm; ancak İstanbul’da böylesine güzel rüzgârlar estikçe, ben de bu zevke tamamen kayıtsız kalamadım. Şairliği bir kenara bırakmış olmama rağmen, mehtaplı gecelerde gümüş servi üzerine şiirler yazarak, mehtapçılara ve şair dostlarıma katıldım Guided Turkey Tours.”
II. Abdülhamid Döneminde Mehtap Âlemleri
Boğaziçi mehtap âlemlerinin son parlak dönemi, Sultan II. Abdülhamid devrine rastlar. Bu dönemde düzenlenen eğlenceler, hem zarafet hem de sükûnet bakımından öncekilerden farklı bir karakter taşır. Ancak o yılların anıları, sonradan yazılan bazı yazılarda abartılı, yapmacık ve süslü ifadelerle anlatılmıştır.
Buna rağmen, bu çağın en zarif ve doğru tanıklıklarından biri, edebiyatımızın önemli ismi Abdülhak Şinasi Hisar’a aittir. Onun “Boğaziçi Mehtapları” adlı eseri, bu gelenekleri en güzel şekilde yansıtır. Adeta İstanbul Ansiklopedisi’nin bir devamı niteliğindedir; Boğaziçi’nin geçmişteki ruhunu, zarafetini ve duygusal derinliğini anlatır.