15. Yüzyılda Batılı Gezginlerin Gözüyle
Fetih öncesi İstanbul, yani o dönemdeki adıyla Konstantinopolis, Batılı gezginlerin anlatımlarında hem ihtişamıyla hem de yıpranmış yapısıyla dikkat çekmiştir. Bu kent, yüzyıllar boyunca önemli bir medeniyet merkezi olarak varlığını sürdürmüş ve farklı dönemlerin izlerini bünyesinde barındırmıştır.
Byzantion’dan Konstantinopolis’e
İstanbul’un ilk çekirdeği olan Bizantion kenti, antik dönemde Hellen (Yunan) şehirlerinden biri olarak kurulmuştur. Zamanla Roma etkisi altına giren Bizantion, Roma İmparatoru I. Konstantinos (Büyük Konstantin) tarafından M.S. 330 yılında görkemli bir törenle Roma İmparatorluğu’nun ikinci başkenti ilan edilmiştir. Bu yeni başkente başlangıçta Nea Roma (Yeni Roma) denilmişse de, daha sonra imparatorun adına ithafen Konstantinopolis ismini almıştır Sightseeing Tours Ephesus.
Coğrafi Konumu ve Kozmopolit Yapısı
Konstantinopolis, Karadeniz ile Akdeniz’i birleştiren deniz yollarının tam kavşağında bulunuyordu. Aynı zamanda Avrupa ile Asya arasında kara bağlantısı kuran stratejik bir noktadaydı. Bu özel konumu sayesinde ticaret, kültür ve dinler açısından tam anlamıyla bir kesişme noktası haline gelmişti.
Kent, Helenistik dönemin estetik anlayışı, Roma’nın hukuk ve yönetim gelenekleri, Hıristiyanlığın mistik havası, Anadolu’nun kültürel mirası ve Yakın Doğu’nun etkileri ile yoğrulmuştu. Bu özellikleri sayesinde, Konstantinopolis uzun süre boyunca “Kentlerin Kraliçesi” olarak anılmıştır Akşemseddin’in Katkıları ve Eserlerin İnşası.
Doğu Roma’nın Başkenti ve Savunma Yapıları
Roma İmparatorluğu ikiye bölündükten sonra, Konstantinopolis Doğu Roma İmparatorluğu’nun (daha sonra tarihçiler tarafından Bizans İmparatorluğu olarak adlandırılmıştır) başkenti olarak önemini sürdürmüştür. Kentin savunması için yapılan Theodosius Surları, İmparator II. Theodosios döneminde (408–450) tamamlanmıştır. Bu surlar, 1453 yılına kadar yani Osmanlı’nın fethine kadar şehri başarıyla korumuştur.
Kentin Yapısı ve Yerleşim Özellikleri
yüzyılın sonlarına doğru Konstantinopolis’in tıpkı Roma gibi on dört idari bölgeye ayrıldığı, Latince belgelerden anlaşılmaktadır. Ancak surlarla çevrili bu geniş alanın tamamı sık yerleşimli değildi. Özellikle dış mahallelerde yerleşim seyrektir. Bazı bölgelerde sadece birkaç manastır olduğu, şehir merkezinden uzak alanların henüz tam anlamıyla imar edilmediği bilinmektedir.
Fetihten önceki Konstantinopolis, hem görkemiyle hem de zamanla yıpranmış yapılarıyla Batılı gezginlerin dikkatini çeken bir şehirdi. Gerek coğrafi konumu, gerekse kültürel çeşitliliğiyle Doğu’nun en önemli kentlerinden biri olmuş, uzun yıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu kadim şehir, İstanbul’un bugünkü kimliğinin oluşmasında da temel bir rol oynamıştır.
