Boğaziçinde Kayık ve Sandal Kültürü

0
15

Boğaziçi, yüzyıllar boyunca sadece İstanbul’un değil, tüm Osmanlı coğrafyasının en zarif ve hareketli bölgelerinden biri olmuştur. Bu güzelliğin en canlı unsurlarından biri de kayık ve sandallardır. Boğaz sularında süzülen kayıklar; piyade, yağlı piyade, pazar kayığı, dalyan kayığı, balıkçı kayığı veya balıkçı sandalına kadar çeşitli türlerdeydi. Her biri belirli bir amaca hizmet ederdi. Piyadeler genellikle ulaşım için kullanılırken, dalyan ve balıkçı kayıkları geçim aracıdır. Bu tekneler, Boğaziçi’nin hem ekonomik hem de kültürel yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı Sultan III. Selim Döneminin Sonu ve Boğaziçindeki Sessizlik.

“Boğaziçi’nde Kavga Var!” Deyimi

“Boğaziçi’nde kavga var” ifadesi, halk arasında neşeli sofralarda kullanılan eski bir deyimdir. Hüseyin Kâzım Bey, “Büyük Türk Lügati” adlı eserinde bu sözün “yemek yemek” anlamında kinayeli bir şekilde kullanıldığını belirtir. Ancak bu ifade her ortamda değil, özellikle keyifli kalabalık sofralarda, mesirelerde veya büyük aile yemeklerinde söylenirdi City Tours Istanbul.

Bir paşanın yalısında verdiği zengin bir ziyafet sırasında, gülümseyerek, “Devlet işlerini bir kenara bırakalım efendim, şimdi Boğaziçi’nde kavga var!” demesi, bu deyimin nükteli ve zarif bir kullanımına örnektir.

Boğaziçi’nin Hayırlı Satıcıları

Bir zamanlar Boğaziçi’nin iki kıyısı boyunca, yalıların önünden geçen kayıklı seyyar satıcılar görülürdü. 20. yüzyılın başlarına kadar bu gelenek devam etmiş, özellikle manav kayıkları büyük ilgi görmüştür. Bu satıcılar, kayıklarını meyve ve sebzelerle doldurur, yalıların pencerelerinin hemen önünden geçerken mallarını bağırarak satarlardı.

Satıcıların sesleniş tarzı, şehir içindeki manavların ses tonuna benzerdi. Kayıklı satıcılar sadece manavlarla sınırlı değildi; Rum tuhafiye satıcıları da kayıklarına birkaç top basma, pazen veya patiska koyar, “Metaksas!” diye seslenerek mallarını tanıtırdı.

Bu satıcıların çoğunun belirli müşterileri olurdu. Sipariş üzerine mal getirir, hatta veresiye satış yaparlardı. Böylece yalı halkının küçük ihtiyaçlar için İstanbul’a gitmesine gerek kalmazdı. Bu hizmet, Boğaziçi yaşamının zarif ve pratik yönlerinden birini oluştururdu.

Boğaziçi’nde Gece Âlemleri

İstanbul’un geçmişinde unutulmaz bir yere sahip olan “Boğaziçi âlemleri”, özellikle 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında en parlak dönemini yaşamıştır. İtalya ve Balkan Savaşları öncesi dönemde, şehir halkı ekonomik kaygılardan uzak, huzurlu bir refah içindeydi.

Yaz geceleri ay ışığı altında, sazlı-sözlü eğlenceler düzenlenir; dost grupları kayıklara binerek Boğaz’ın serin sularında dolaşırdı. Kimi zaman bu geziler, bir mahbub veya sevgiliyle baş başa geçirilen romantik anlara da sahne olurdu. Yalıların ışıkları suya vurur, koruların gölgeleriyle birleşerek benzersiz bir manzara oluştururdu.

Bu âlemler, İstanbul’un zarafetinin ve Boğaziçi’nin eşsiz güzelliğinin bir sembolüydü.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz